Türkiye’de Dil Öğrenimindeki Yanlışlıklar
Türkiye’de dil eğitimi; dil bilgisi kurallarını bilmekle dilin öğrenilebileceği eşdeğer tutan bir yaklaşımdan hareketle verilmektedir.
Dili kullanılırken kuralları düşünecek zamanımız olmaz. Nasıl ki siz Türkçe konuşurken acaba zarf tümleci mi kullanayım yoksa fiilimsi mi kullanmalıyım diye düşünmüyorsanız, bir Amerikalı ya da İngiliz de
İngilizce konuşurken acaba If Clause mu kullansam yoksa Adverbial Clause mu kullansam diye düşünmez.
Ancak unutulmamalıdır ki Türkiye’de dil sektörü büyük paraların döndüğü ekonomik bir alan haline gelmiştir. Piyasa da istemediğiniz kadar kurs, dil eğitim merkezi, yayın, kaynak mevcuttur. Nitekim hepsi süper İngilizce öğrettiğini ileri sürmesine karşı, bunların tamamı sizin en son aldığınız notun üzerine 3-5 puan ilave yapabilir. Bu şekilde eğitimle sadece sınava yönelik ezber yaparsınız ve sınavdan sonra öğrendikleriniz kullanılmadığı için uçar gider.
SİPARİŞ VERMEK İSTİYORUM
Yabancı Dil Rekortmeni Ülkeler
Dünyada okuma yazma oranının en düşük olduğu Kıta da yabancı dil bilme sıralamasında birinci Kıta da Afrika’dır. Çünkü kabile içi evlenmenin yasak olduğu bölgelerde evlenebilmek için eş adayınızın kabilesinin dilini öğrenmeniz gerekmektedir.
Yabancı dil bilmek, onu ana dilimiz gibi konuşmak değildir. Dili, doğal ortamında hayatımızı devam ettirecek seviyede kullanabilmek, anlaşılabilir olmak kaydıyla duygu ve düşüncelerini ifade edebilmek, okuduğu ve dinlediğini anlayabilmek yeterlidir. Zaten yabancı dil öğrenenlerin çoğunun hedeflediği seviye de bundan fazlası değildir. Siz ne kadar iyi Türkçe bildiğinizi düşünseniz de ÖSYM’nin yapmış olduğu sınavların Türkçe bölümündeki soruların tamamını doğru yapamazsınız. Aynı şekilde bir Amerikalı ya da İngiliz ÖSYM’nin yapmış olduğu YDS’den tam puan alamaz. Hatta bu sınavdan 55 alan Amerikalı tanıyorum.
SİPARİŞ VERMEK İSTİYORUM
Edinme mi? Öğrenme mi?
İngilizce bilgi ve becerilerinizi geliştirmede izleyebileceğiniz iki farklı yol vardır. Bunları edinme ve öğrenme olarak tanımlıyoruz.
Öğrenme; okul ortamında yaşanan bir süreçtir. Öğrenmede hedef, dil bilgisi kurallarını bilinçli bir şekilde irdelemek ve bol miktarda alıştırma ve pratik yapmak suretiyle otomatik hâle getirmektir. Bilinçli olarak öğrenilen bu dil bilgisi kuralları ancak yavaş ve yapay (sun’î) konuşma sırasında veya dil bilgisi testlerinde işe yaramakta, akıcı ve doğal dil kullanımı sırasında ise fazla kullanılamamaktadır.
Edinme; kendine özgü bilinçaltı bir süreç olup, başka alanlardaki öğrenme süreçleriyle benzeşmemektedir. Edinme ve öğrenme arasında geçiş yoktur. Bilinçli bir şekilde öğrenilen herhangi bir şey bilinçaltına atılamamakta, yani edinme gerçekleşememektedir.
Konuyu daha iyi açıklamak için Yrd.Doç.Dr. Hasanbey Ellidokuzoğlu’nun verdiği bir benzetmeden faydalanalım. “Biliyor musunuz, denizde boğulmayı başaran tek tür insandır. Bu vücudumuzun ağırlığından kaynaklanmaz. Çünkü insandan çok daha ağır olan filler kendilerini suya bırakır ve boğulma tehlikesi geçirmeden suyun üstünde kalır ve yüzer. İşin kötüsü insan çabaladıkça daha da derine gider. Sanki, insanoğlunun bilinçli yüzme çabası onu doğal olarak su yüzünde kalma ve yüzme kapasitesinden mahrum eder. İlginçtir, yeni doğmuş bebekler suda debelenmezler ve doğal bir tepkiyle suyun üstünde kalırlar."
Çocukların yetişkinleri geçtiği başka bir alan da dil edinimidir. Çocuklar ana dillerini rahatlıkla kaparken, yetişkinler yeni bir dili öğrenmek için büyük zahmetlere girerler. İleri zihinsel yapıları ve problem çözme becerilerine sahip olmalarına rağmen, yetişkinler çocuklar kadar başarılı olamazlar. Yine bu sefer dil bağlamında bilinçli öğrenme çabası, yetişkinleri doğal dil edinim kapasitesinden mahrum eder.”
Acaba bu güne kadar siz, İngilizce öğrenmeye mi çalıştınız yoksa İngilizce edinmeye mi çalıştınız? Siz bunu sorgularken biz makalemize devam edelim.
SİPARİŞ VERMEK İSTİYORUM
Dil Edinim Cihazı (Language Acquisition Device):
Dil bilimin Einstein’ı sayılabilecek ve yaşayan sosyal bilimciler arasında dünyada kendisine en çok atıf yapıldığı kişi olan Noam Chomsky, dil olgusunun ancak dile has bir mekanizmanın varlığı ile açıklanabileceğini tezini savunmaktadır. Chomsky’ye göre, dil bilimcilerin yüzyıllarca süren çalışmalarına rağmen halen ulaşamadıkları dil bilgisi kurallarını, yeni doğmuş ve zihnî gelişimini dahi henüz tamamlamamış bir çocuğun birkaç sene zarfında edinmesi mümkün değildir. Bu ancak doğuştan gelen, dile özgün kurallarla donatılmış Dil Edinim Cihazı olarak adlandırılan içgüdüsel bir sistem sayesinde gerçekleşmektedir. Bu sistem doğuştan var olan potansiyeli, bütün dil öğrenme olayını kontrol eder ve yönlendirir. Bunun için önemli olan da, bu potansiyeli aktif hâle getirmektir.Kısacası dil öğrenme olayı öğrenme çabaları sonucunda oluşan basamaklı bir olay değil var olan doğal potansiyele şekil verme olayıdır.
Dil ediniminde hayal kırıklıklarının ana sebebi DEC harekete geçirilememesinden kaynaklanmaktadır. Uygun ortam ve uyarıcılar sağlandığında DEC harekete geçecek ve ana dil edinimine benzer bir şekilde yabancı dilin edinimi sağlanacaktır.
İnanılmaz derecede kolay bir yolla, anlaşılabilir mesajlar almak suretiyle, dil edinimi gerçekleşebilir. Bol miktarda uyarıcıya maruz bırakılan bir kişi DEC vasıtasıyla dil bilgisi kurallarını farkına varmadan edinir. Sessiz dönem olarak adlandırılan, sözlü ve yazılı mesaj depolamakla geçen bir kuluçka döneminden sonra kişi konuşmaya ve yazmaya başlar.
Çocuklarda 15-24 ay süren bu sessiz dönem, yetişkinlerde daha kısa sürelidir. DEC harekete geçirmek açısından en önemli beceriler dinleme ve okumadır.
Konuşma ve yazma ise bol dinleme ve okumanın doğal bir neticesi olarak kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Başka bir deyişle, dinleme ve okuma edinimin sebebi, yazma ve konuşma ise sonucu konumundadır.
DEC’in en önemli özelliklerinden birisi de bilinçli dış müdahaleye kapalı olmasıdır. 70’li yıllardan itibaren yapılan onlarca deney, ikinci dil edinen kişilerin ister sınıfta ister doğal ortamda olsun dil bilgisi kurallarını doğal bir sıra dahilinde edindiğini göstermiştir.
Müfredat gereği takip edilen “öğrenme” sırasının, edinme sırasından çok farklı olduğu bu deneylerle ispatlanmıştır. Bu konuda en çarpıcı örnek geniş zaman 3. tekil şahıs eki “–s” dir. (He works at a factory). Her ne kadar bu yapı öğretim sürecinin ilk aylarında anlatılıp pratiği yapılsa da edinim sırası açısından en son edinilen yapılar arasında bulunmaktadır. Böylesine basit bir kuralın, zamanı gelmeden edinile memesinin sebebi, DEC bağımsız işleyişinin en çarpıcı göstergesidir.
Yetişkinlerin ikinci dildeki başarısızlıklarının temel nedeni, daha önce de belirtildiği gibi, aktif bir DEC sahip olmayışları değil, mevcut olan DEC harekete geçirmek için doğru uyarıcıların kullanılmamasıdır.
Günümüzde çoğu yetişkin, gramer ağırlıklı bir “öğrenim” sürecinden geçerek yabancı dil bilgi ve becerilerini geliştirmeye çalışmaktadır. Müfredatı dil bilgisi kurallarının öğretimine dayalı bir yabancı dil eğitim programı ise faydadan çok zarar getirebilir. Gramer çalışırken unutulmaması gereken nokta şudur; Bilinçli olarak irdelenen dil bilgisi kuralları, bir bilinçaltı mekanizması olan dil edinim cihazının malı olmaz; ancak bu mekanizmayı harekete geçirecek olan mesajların anlaşılabilirliğinin artırılması işine yararlar. Dolayısıyla hedefimiz, kuralların irdelendikten sonra bol miktarda pratik yapmak suretiyle kullanıma geçirilmesi olmamalıdır.
Günümüz modern dil öğretim sistemlerinin en yaygın hatalarından biri de budur. Bilinçaltı gramerini geliştirmenin yolu ise grameri bilinçli olarak irdeleme değil, bol okuma ve dinleme yapmaktır. Okuduğumuz ve dinlediğimiz mesajları anladığımız müddetçe bu mesajların içerisindeki gramer kuralları sırası geldikçe birer birer DEC tarafından bilinçaltına indirilecek yani edinilecektir. Yeter ki sabırla okumaya devam edilsin.
Dil öğrenirken işlenen önemli bir diğer hata da test çalışmasıdır. Yabancı dil becerisinin ölçümünde YDS, TOEIC, TOEFL ve IELTS gibi testlerin yaygın olarak kullanılması yabancı dil öğrenenleri doğal olarak bol miktarda test sorusu çözmeye sevk etmektedir. Bu test sorularında bir doğru ve dört yanlış cevap bulunmaktadır. Test çözen kişi doğru cevabı bulana kadar yanlış şıkları birer birer boşluğa yerleştirir ve cümleyi her seferinde yeniden okur. Her sorunun cevabı aranırken bir doğru “input”a karşılık dört hatalı mesaj bilinç altında yer alır. Sorunun doğru cevabı kesin olarak bilinse bile, hatalı cümleleri okurken bilinçaltının zedelemesini engellenemez. Zira DEC duyduğu ve okuduğu cümlelerle harekete geçer; DEC çalışması bilinçli olarak engellenemez. Bol miktarda test çözen kişi bir müddet sonra, bir zamanlar hatalı olarak gördüğü şıklardan bile şüphelenmeye, “bu yapı yabancı gelmiyor” demeye başlar. Zira DEC daha önce karşılaştığı yanlış cevapları bilinç altına doğruymuş gibi kodlamış olabilir.
Doğal dil kullanımını sağlayan dil bilgisinin gelişimi uzun soluklu bir dinleme ve okuma deneyimine bağlıdır. Sessiz dönem olarak adlandırılan fakat DEC’in azamî ölçüde aktif olduğu bu kuluçka döneminde yapılması gereken en önemli iş bol miktarda sözlü ve yazılı anlaşılabilir mesaj almaktır. Dr. Ali IŞIK yaptığı araştırmada, 500 saat dinleme ve 3000-4000 sayfa arası okuma yapan gramere minimum ağırlık veren öğrenci grubu ile gramer ağırlıklı müfredatı takip eden öğrenciler kıyaslanmış ve araştırma sonuçlarında ilk grubun daha başarılı olduğu görülmüştür.
Edinim yolunu takip eden öğrenciler sadece dinleme ve okuma becerilerinde değil konuşma/yazma hatta gramer alanında da daha üstün geldikleri gözlemlenmiştir. Edinim ve öğrenim grupları arasındaki ‘Başarı Yüzdesi Fark’ şu şekilde gözlemlenmiştir.
Okuma % 40
Dinleme % 25
Yazma % 30
Konuşma % 16
Dil Bilgisi % 18
Sadece okuma ve dinlemeye yüklenmek suretiyle tüm becerilerde ve gramerde daha başarılı olmak Dil Edinim Cihazının etkin bir şekilde harekete geçirilmesinin ürünüdür.
Dil edinme cihazını harekete geçirmek için gerekli olan tek şey anlaşılabilir girdidir. Dikkat edilecek olursa, sadece girdi değil, girdinin anlaşılabilir de olması önemlidir. Anlaşılabilir girdi sağlamanın iki temel yolu ise bol bol okumak ve dinlemek, okuduğunu ve dinlediğini anlamaktır.
http://www.karmakitaplar.net